Ramazanın Olmazsa Olmazı: Güllaç

Ramazanın gelişi ile güllaç da sofralarda yerini almaya başlıyor. Osmanlı mutfağından başlayarak günümüze kadar ulaşan ve geleneksel bir tatlı haline gelen güllacın geçmişi 1400’lü yıllara, II. Murat’ın dönemine kadar gittiği bilinmektedir. Saraydan sonra halk arasına da inen ve zamanla içerisine gül suyunun da eklenmesi ile “güllü aş” adını alan bu tatlı, zaman içinde Ramazan ayı ile özdeşleşmiş ve iftar sofralarının vazgeçilmez tatlısı haline gelmiş. Saray mutfağına alındığı 1400’lü yıllardan bu güne gelene kadar çok da değişmeyen güllaç, sütlü ve hafif bir tatlı oluşu ile de tercih ediliyor.
Hazmı kolay oluşu, bir porsiyonunun ortalama 200 kalori oluşu, hafif olması ile de Türkiye’de yılda ortalama 250 ton güllaç tüketildiğini söyleyebiliriz. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu meşhur saray tatlısı, günümüzde de iftar sofralarının olmazsa olmazı. İçerisinde gül suyu, süt, un, nişasta gibi malzemeler bulunan ve üzerinde ceviz, fıstık, nar, fındık gibi malzemeler ile tatlandırılan güllaç, B ve E vitaminleri yönünden de zengin bir tatlı. Hem sağlıklı, hem besleyici, hem de hafif oluşu yönüyle, diyet yaparken de korkmadan yiyebileceğiniz bir lezzet.
Peki, güllaç nasıl yapılır?Günümüzde büyük marketlerde hazır güllaç yaprakları bulabilirsiniz. Yaprağını kendiniz yapmak isterseniz bir tencerede un, su ve nişastayı kaynatıp daha sonra soğumaya bırakmanız gerekiyor. Soğuduktan sonra kurutularak elde edilen güllaç yaprakları daha sonra şeker ve süt karışımı ile ıslatılır ve üzeri çeşitli malzemeler ile süslenerek buzdolabında soğumaya bıraktıktan sonra afiyetle yenir. 200 gr güllaç ortalama 300 kcal’dir.